Siverek ilçemizde bir gurup Aktivist kendilerine Halk Meclisi adını verip aylık toplantılar yapmaya başladı. ilk toplantılarında kanayan yara halini alan taziye yemeklerini kaldırılması konusunu ele aldılar.
Halk Meclisinin basın sözcüsü Mehmet Hanifi Güneş tarafından yapılan basın açıklaması şu şekilde;
TAZİYE’DE İSLAMİ VE İNSANİ ÖLÇÜ
Kanayan yaramız ve bu toplumda zamanla dinselleştirdiğimiz bid-ad’lar, saymakla bitmeyecek kadar çok, lakin bunlardan sadece bir iki tanesini gündeme alıp, kaldırılmaları ile ilgili bir aradayız.
Nisa Suresi 80 Mealen “Kim Resule (sav) İtaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur.”
Hadisi Şerifte Mealen “Ümmetimin fesada uğradığı dönemde kim benim sünnetime sımsıkı sarılırsa, Ona yüz şehit sevabı vardır.” Buyurdu.
Elbette ki mutlak Farzlar ve bireysel ibadetler vardır, Bektaşi gibi Kuran’da namaza yaklaşmayın ibaresini yalnız alıp; içkili iken namaza yaklaşmamak gerektiğini almamak gibi… bazılarının dediği gibi demeyelim.
-Kardeşim bir hayır işleyecektik, ona mani oluyorsunuz.
Eğer gerçekten hayır ve sadaka vermek istiyorsanız. Bir elin verdiğini diğer el görmeyecek sadakalar bulunuz. Bu sizin için daha hayırlıdır.
Toplumun 80-85 taziyelerde yemek merasimlerinin kaldırılıp, sünnete uygun bir şekle dönüştürülme taraftarıdır. Bir kısım kardeşlerimizin basit ve boş gördüğü bu gibi girişimleri, aslında mahalle baskısı haline dönüştüğünü vicdanları dahi seslenmektedir. Bu tür bid-at’lar sosyolojik bir hastalık, sonradan icad edilmiş, bid-a’yı kabih olarak nitelendirilmiştir. Mahalle baskısı haline dönüşmüş, bu ve benzeri bid-at’ların kaldırılması, artık vacibiyet kesbetmiştir.
Taziye evlerinde yemek merasimleri; para ile ilahi okutup Mevlüt Okutmalar.
Taziyet; Vefat etmiş bir kimsenin hayattaki yakınlarına "Başınız sağ olsun" şeklinde dilekte ve sabır tavsiyesinde bulunmaktır. Bu, İslami bir vazife ve insanî bir davranıştır. Bunu yerine getirirken cenaze yakınlarının ve onlara taziyede bulunacak kimselerin dikkat etmesi gereken bazı ölçüler bulunmaktadır. Bu medenî vazifeyi yerine getirirken İslâmî ölçüleri dikkate almak, Hakk'ın katında makbul ve halkın yanında sevgili olmamıza vesile olur.
Vefat eden kimsenin yakını bulunan şahıs, üç günü geçmemek üzere evinde oturup başsağlığı dileğini arz etmeye gelenleri kabul edebilir, onların samimi tavsiyelerine de uyarak sabır göstermelidir. Bu vazife ancak bu zaman içerisinde ifa edilir. Şayet cenazenin yakını bulunan şahıs taşrada ise, o zaman üç günden sonra da başsağlığına gidilebilinir, başsağlığı dilenebilir. Başınız sağ olsun, dileği Müstehab bulunmaktadır. Özellikle Hanım Ablalarımız ve Annelerimiz bu işi bir ileri aşamaya götürüp saatlerce taziyetlerini uzatarak, taziye sahiplerinin acılarını iki üçe katlamaktadırlar. Paralı tutulan külfetli ve tamamen bidatlerle dolu hanım mevlithanlarla bu iş günlerce sürdürülebiliyor.
Taziyet sırasında “Allah’u Teâlâ sizlere sabrı cemil, Ecr-i cemil ve uzun ömürler ihsan etsin, Baki Allah vb.” şeklinde duada bulunmak da güzel görülmüştür.
Cenaze çıkan evde birinci, ikinci, üçüncü veya yedinci günlerde ziyafet tertibi mekruh görülmektedir. Bu ifadeyi daha net bir hale getirmek isteriz. Vefat eden şahsın yakınlarının o hafta içinde yemek ziyafeti yapmaları sünnete aykırıdır. Bu gibi yanlış uygulamaları yapmamalı, yapılan muhitlerde ziyafete katılmamalıdır. (Evde veya özel mekânda toplanıp ölü için yemek yedirme ise anlamsız bir şeydir. Yemek aç insanlara sadaka niyeti ile yedirilir, o da sevap olur. Ölen ölmüş ve mezara girmiş, ağır bir akıbet onu bulmuş, Geride kalanlar ise toprağın üstünde ziyafetteler gibi bir vaziyet takınmak hoş bir durum değil. Onlar doydukça da alttaki huzur buluyor. Buna kim güler kim ağlar bilemiyoruz. Ahiret alemini bu kadar hafif görmemeli idik. Ölüm ve kabir bir ziyafetle geçiştirilebilecek bir olay olmasa gerek. Kardeşlerimize Tavsiyemiz o sofralara caiz olsa bile, sırf kabir aleminin ağırlığını gözümüzde hafiflettiğinden dolayı oturmamaktır.) Bunda ki gaye acılı aileye yemek hususunda da yük olamamak içindir. Zira ailenin bu acılı günlerinde yemek ya da başka şeylerle meşgul olmaları ağır gelir.
Bunun doğru olan ve sünnete uygun bulunan şekli; Komşuların ve akrabadan bulunan kimselerin yemek hazırlayıp cenaze evine getirmeleri ve onların acılarını paylaşarak yemek yemeleri hususunda ısrarda bulunmalarıdır.
Peygamber Efendimiz (sav), Cafer’in (r.a.) şehîd olduğu günde. Onun hane halkı için yemek hazırlamalarını kendi ehli beytine emretmiş bulunmaktadır. Hadis-i şerifin mealini bilgi ve belge teşkil etmesi bakımından arz edelim: "Cafer'in ev halkı için yemek hazırlayınız. Zira onların başına kendilerini meşgul eden (elim bir hadise) gelmiş bulunmaktadır"
Bu minvalde öncelikle tüm vatandaşlarımızın, Zengin Fakir ayırımı yapılmadan, Önce kendimizden başlayarak, sonra Siverek Kaymakamlığı, Siverek Belediyesi, İlçe Müftülüğümüz, Kurum ve Kuruluşlarımız, Sivil toplum kuruluşlarımız bu hususu gündemlerine alarak ivedi bir şekilde;
a- Taziye evlerinden Akşam yemeklerinin tamamen kaldırılmasına
b- Öğle vakti yemek sayılarının minimize edilmesine
c- Hanım kardeşlerimizin bu BİDAT’lar hususta bilinçlendirilmesine, yönelik girişimlerini başlatıp memleketimizi bir an önce bu yanlışlıktan kurtarmasını arzuluyoruz.
Siverek Halk Meclisi
Mütevelli Heyeti (Muhammed YAVUZASLAN, Mahmut DEMİRBAŞ, Orhan AYKAÇ, Sefer KANKILIÇ, Hamza SAKLIM, Abdulğafur KARACA, 19-02-2018
Siverek Halk Meclisi Basın Sözcüsü
Mehmet Hanifi Güneş
Kaynak: medyasiverek.com