Toplumda şiddet olayları her geçen gün artarak devam ediyor. En son Viranşehir’de yaşanan olaylar bu sorunun nasıl da kangrene dönüştüğünü gösteriyor. Çok üzücü durumlar, yüreğimiz yanıyor, insan söyleyecek söz bulamıyor.
Bu toplum nereye gidiyor? sorusu, herkesin gündeminin en tepesinde olması gereken bir soru olmalı.
İslam, Yüce Allah tarafından Cebrail (a.s.) vasıtasıyla, Hz. Peygamber (sav) aracılığı ile biz insanların dünya ve ahiret huzurunu, mutluluğunu sağlamak üzere gönderilmiş bir dindir. Gelinen noktada, Müslüman toplumlara baktığımızda ne acıdır ki, en çok şiddet olaylarının, kan ve göz yaşının, haksızlıkların buralarda olduğunu görüyoruz.
Sahabeyi cehaletten, çukurdan alıp zirvelere çıkaran İslam’dı. Ancak, günümüze baktığımızda çok farklı, acı bir tablo ile karşılaşıyoruz. Sahabeyi zirvelere çıkaran İslam, bugün aynı etkiyi Müslüman Coğrafyada neden sağlamıyor acaba? Haşa! Sorun İslam’da mı yoksa biz günümüz Müslümanlarının İslam ile olan bağlantısında mı, ilgisizliğinde/bilgisizliğinde mi?
Sahabe’nin İslam ile olan bağlantısı ile günümüz Müslümanlarının İslam ile olan bağlantısını, ilgisini karşılaştırdığımızda sorunun kaynağının ne olduğu açık bir şekilde görülecektir.
Kur’an bize ilk emir olarak “Oku” dedi, ama biz bugün okumayan, cahil bir toplum haline geldik. Allah Resulü (sav); “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı tutunduğunuz müddetçe sapıtmazsınız; biri Allah’ın kitabı Kur’an, diğeri de benim Sünnetim” buyurdu. Ancak biz Kur’an ve sünnet bilmez bir hale geldik. Kur’an ve Sünnet hayatımızın hayatı olmalıydı, biz ise onları hayatımızdan uzaklaştırdık. Böyle olunca da şu anki hâl-i pürmelâl kaçınılmaz oldu.
Bu bağlamda, her geçen gün artarak devam eden şiddet olaylarına baktığımızda, aslında bu durumun toplumsal değerlerimizde yaşanan genel yozlaşmanın sadece bir boyutu olduğunu görüyoruz. Toplum olarak bizi biz yapan değerlerimizden uzaklaştık. Onlarla aramıza duvarlar ördük.
Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz maide suresi 32. ayette; “İşte bu yüzdendir ki İsrailoğulları'na şöyle yazmıştık: Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler; ama bundan sonra da onlardan çoğu yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler.” buyurur.
Bu ayetten hareketle İslam’da masum bir cana kıymak bütün insanlığı öldürmekle eş değer kabul edilir. İslam’ın en hassas olduğu konulardan birisi de “Kul Hakkı” meselesidir. Konunun önemine binaen bizleri uyaran birçok rivayetler vardır.
Hz. Peygamber (sav); “Haksız yere birinin bir karış toprağını gasbeden kişi için, yarın mahşer gününde boynuna ateşten bir halka geçirileceği” uyarısı vardır. Kur’an ve Sünnet ile aramıza duvarlar örülünce, toplum bu konularda yeteri derecede bilgilendirilmeyince, maalesef yozlaşma kaçınılmaz oluyor ve toplumsal hayatta güven ve emniyet kalmıyor.
Başta şiddet konusu olmak üzere, yaşanan bu toplumsal yozlaşmaya karşı daha da gecikmeden topyekün bir seferberlik başlatmak gerekiyor. Toplumun her kesimi sorumluluğu ölçüsünde elini taşın altına koymalı. Bu işin temeli de eğitimden geçiyor. Eğitime de öncelikle aile eğitiminden başlamak gerekiyor.
Çünkü, çocuk eğitimi öncelikle ailede başlar. Ailede verilemeyen değerlerin sonradan kazanımı pek mümkün olmuyor ya da çok zor oluyor. Kreşlerden başlayarak bütün eğitim kademelerinde “Değerler Eğitimi’ne önem vermek gerekiyor. Mülki yönetimlerden yerel yönetimlere, Milli Eğitimden Müftülüklere ve Din Adamlarına, Kanaat Önderlerine kadar toplumun bütün katmanları bu konuya eğilmek ve çok geç olmadan gerekli çalışmaları yapmak, gerekli tedbirleri almak zorundadır. Özellikle kitle iletişim araçları da bu hususta etkin kullanılmalıdır. Değilse yarın çok geç olacak ve bu ateş hepimizi içine alacaktır.
27.10.2022
Prof. Dr. Celil ABUZAR
Harran Ünv. İlahiyat Fakültesi Dekanı