• https://www.facebook.com/Viran%C5%9Fehir-Bizim-Gazete-1269353489770245
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=05336770791
  • https://twitter.com/bizimgazete63
  • https://z-p15.www.instagram.com/viransehirbizimgazete63/
  • https://www.youtube.com/channel/UC_BshBmcwBr1dd-R9Obx0ag
Üyelik Girişi
TAZİYELER

TAZİYELER:



 

 

Nöbetçi Eczaneler

Perşembe


 

  

Cuma

 

 

Cumartesi

 

 

Pazar

 

 

Pazartesi

 

 

Salı

 

 

Çarşamba


 


Nöbetçi Eczane Listesi Kaynağı: Ş.Urfa Eczacılar Odası
Takvim
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi21
Bugün Toplam737
Toplam Ziyaret13009393

Yazarımız Muhammed Özkılınç'ın Tespitleri ve Diyanet İşleri Başkanlığının Hicret Konulu Hutbesi


Muhacir misiniz Ensar mı? Veya…

 

1 muharrem 1435. hicri yılınız mübarek olsun.

                Hicret İslam ve insanlık tarihi açsından çok büyük bir olaydır. Ancak malumunuzdur ki neslimiz, İslam takviminin başlangıcı olacak kadar önemli ve birçok hayır ve bereketin vesilesi olan bu tarihi olayı bilmiyorlar. Sadece gençlerimiz çocuklarımız değil, tüm insanımızın büyük çoğunluğu beklide “hicri yılbaşı” veya hicret takvimi diye bir şey duymamışlardır.

 

Tabi takvimde devrim olayı sadece yılbaşı değişimi değildir. Tatilimiz cumayken kültürümüzle inancımızla hiç alakası olmayan cumartesi ve pazarın tatil yapılması ne büyük şer ve felaketlere sebep olmuş ve olmaktadır? Bu, detaylı olarak ele alınması gereken farklı bir konu.

 

                Haklı olarak şöyle bir soru çıkabilir; “yılbaşı kutlama da nereden çıktı, ashabı kiram (ra) tabiin ve sonraki selefi salihin (Rıdvanullahi aleyhim) yılbaşı falan kutluyorlar mıydı?” Bu vb tartışmalara girmeyi fayda yerine zararlı bulduğumdan kısaca diyebilirim ki; yılbaşı vb nice kutlamalar zaten var. Ancak avam genel olarak kendi inancı, kültürü vs değerleriyle hiç alakası olmayan Noel’i çılgınca kutluyor.

 

Bunun alternatifi olarak onlara kendilerinin asıl yılbaşlarının hicri yılbaşı olduğu ve bu vesileyle hicretin nice ders ve ibretleriyle beraber, Resulullah (sav) ashabı kiram (ra) muhacir, ensar ve onların kutlu davalarının hatırlatılması, gençliğe onların, bize emanet ettikleri bu yüce davanın ve mukaddes emanetin anlatılması önemlidir.

               

                Hicreti kısaca değerlendirmeye girmeden kendimiz ve tüm neslimizin hafızasına şu soruları cevaplarıyla beraber yerleştirebilirsek hicret daha iyi anlaşılacaktır.

  • Resulullah (sav) ın bi’setinden önce, arap yarımadası ve dünyada insanlık ne haldeydi, Ne denli rotasını şaşırmış ve adeta hayvanlaşmıştı?
  • Resulullah (sav) hangi şartlarda göreve başladı, insanlığın cahiliye karanlığından kurtulması için nasıl bir reçete getirdi?
  • Bu günde insanlık aynı reçeteye muhtaç değil mi? Daha ne zamana kadar insanlık, sonu izim diye biten bir sürü ideolojilerin deneme tahtası olmaya devam edecek?..
  • 13 yıllık Mekke döneminde neler yaşandı, Resulullah (sav) ve ashabına (ra) yapılan işkence, boykot, su-i kast vs zulümler neden yapıldı?..
  • Bu zulümler sonuç verip İslam’ın ilerlemesi ve hakimiyeti durdurulabildi mi?..
  • Bu günde İslam âleminin nice yerlerinde yaşanan uluslararası komplolar, işgal, sömürü ve katliamlar aynı zalimlerin ve aynı zulümlerin devamı veya tekrarı değil mi?
  • Dedeleri sonuç alamamış olan bu asrın “çakma” firavunları, nemrutları, ebreheleri, ebu cehil ve ebu lehebleri, İslam ümmetine karşı kalkışmalarında başarılı olabilirler mi?
  • İşte bu sonucun alınamaması, ümmetin muzaffer olması, Medinelerimizde İslam’ın hâkim olması nasıl olacak? Gökten melekler mi inecek, muhacir ve Ensar (Rıdvanullahi aleyhim) tekrar mezarlarından dirilip her şeyi hal mi edecekler? Veya Selahaddin’i Eyyubî, Fatih sultan Muhammed, Battal Gazi falan…

 

Öyle ya bizim bir sürü işimiz var; tarla, bahçe, dükkân, fabrika, çek, senet, iş, güç vs… daha yazlık ev, deniz evi alamadık, hanıma, çocuklara birer araba alamadık, rengi solan koltukları oturma gruplarını değiştirme, beyaz eşya, LCD, PLAZMA, LED ekran TV ler… Ayrıca daha Avrupa birliğine gireceğiz öyle hicret, cihad, direniş, Muhacir, Ensar falan deyip te fincancı katırlarını ürkütmenin âlemi yok!

  • Kaç hicret yapıldı, nasıl, hangi şartlarda ve nereye yapıldı. Daha da önemlisi HİCRET NEDEN YAPILDI? Resulullah (sav) ın, ashabı kiram (ra) ile beraber, ev-bark, mal-mülk, vatan, ehl-u iyal ve hele Mekke ve Kabetullahı bırakıp Medine’ye göçmeleri herhangi bir gezi, seyahat, mal-mülk edinme veya geçim davası için falan için miydi?
  • Bu arada Mekke müşrik devleti, hicret hazırlığına karşı ne yapıyordu, aldıkları tedbirler, plan ve hilelerine ne oldu? Hangi tağutî gücün planları ilahî kudret ve planlar karşısında durabilir?
  • Hicretin altyapısı nasıl oluştu, 1. ve 2. akabe bey’atleri, nelerdir, Mus’ab bin Umer kimdir, Medine’de neler yapmıştır.
  • Bizim bir Medine’miz olamadığına göre, bulunduğumuz yerleri ne zaman ve nasıl Medinelere çevireceğiz. Kendi aile efradımıza dahi İslam’ı tebliğ etmekten aciz bu halimizle bu iş nasıl olacak?
  • ENSAR ve MUHACİR kimlerdir? Çocuklarımıza anlatacağımız masal ve hikâyelerin kahramanları olsunlar, o çile dolu hayatları da, çevireceğimiz Nobel ödüllü filmlere senaryo olsun ve sinema vs sanat sektörlerimiz başarılı olsun diye rol icabı mı yaşandı? Yazık ki ne yazık… Onların hakkını vererek pratikte yaşadıkları o kutlu hayatları, biz neslimize teorisini dahi anlatmanın hakkını veremiyoruz.
  • Neden neslimiz, şarkıcıları, popçuları, topçuları, dansözleri vs müsveddeleri tanıyor da, Resulullah (sav) ı, ashabı kiram (ra) ı vb. İslam kahramanlarını tanımıyor? Onlara asıl tanımaları gereken kimseleri ve bilmeleri gerekenleri ne zaman öğreteceğiz?
  • Medine de İslam, Ensar ve muhacir kardeşliği temeli üzerine oturup gelişti. Öyle ki; onların attığı temel halen devam ediyor ve kıyamete kadar da devam edecektir. Ancak biz ümmet olarak onların bu yüce mirasına sahip çıkabildik mi?
  • Biz MUHACİR ve ENSARIN kardeşlik ruhunu neden kaybettik, o ruhu tekrar yakalamak için neler yapmalıyız? Sübhaneke… Bihamdike… Vesteğfiruke… mozkilinc@hotmail.com


Diyanet İşleri Başkanlığının HİCRET Konulu Hutbesi:


KALPLERİN GÖÇÜ: HİCRET

Muhterem kardeşlerim!

İslâm âlemi olarak yeni bir hicrî yıla daha kavuşmanın huzur ve mutluluğunu yaşamaktayız. Müslümanlar için bir dönüm noktası olan ve tarihte yeni bir sayfa açan hicret, Hz. Ali’nin teklifiyle Hz. Ömer’in halifeliği döneminde hicrî takvimin başlangıcı sayılmıştır. Bu vesileyle yeni hicrî yılınızı tebrik ediyor; hicrî 1435 senesinin ülkemiz, gönül coğrafyamız, İslâm âlemi ve bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.

Bilindiği gibi İslâm’ın yayılmaya başladığı Mekke döneminde Sevgili Peygamberimiz ve ilk Müslümanlar sürekli baskı ve işkencelere hedef oldular. Sosyal, ekonomik ve kültürel ambargoya maruz kaldılar. İlk Müslümanlar önce Habeşistan’a, sonra da Medine’ye hicret ettiler. Peygamber Efendimiz (s.a.s) ve ashâb-ı kirâm, doğup büyüdükleri ve çok sevdikleri şehirleri Mekke ve Kâbe’den ayrılmak durumunda kaldılar.

Kardeşlerim!

Biz Müslümanlar için bir milat olan hicret; Allah’a ve O’nun kutlu elçisine gönülden bağlılığın bir ifadesidir. Hakka, hakikate, ilme, irfana ve en önemlisi medeniyete yapılan bir yolculuktur.

Hicret, Allah rızası için; anadan, babadan, evlattan, yardan, diyardan, maldan, mülkten hatta candan vazgeçmenin ibretli ve meşakkatli bir öyküsüdür. Yüce dinimizin rahmet yüklü mesajlarını bütün insanlığa ulaştırmak için çıkılan kutlu yolculuğun adıdır hicret.

Hicret, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma, dostluk ve kardeşliğin ifadesidir. Kardeşine kucak açarak onunla evini, iş yerini, yiyeceğini ve varlığını paylaşmaktır. Kardeşini himaye etmek ve sahiplenmektir.

Hicret, maddi zorluklar ve zorlamalar karşısında asla bir kaçış değil, aksine İslâm’ı öğrenmek, öğretmek, yaşamak ve yaşatmak için yeni bir imkân, yeni bir mekân arayışıdır.

Kardeşlerim!

Aslında Medine’ye hicret, medeniyete hicrettir. Zira Peygamber Efendimiz’in hicretiyle Yesrib, Medine’ye dönüştü. Medine de medeniyet üretti. Rahmet Peygamberi (s.a.s), Medine’de kin, nefret ve intikam toplumundan bir sevgi ve merhamet toplumu meydana getirdi. Katı kalpli insanlardan, can taşıyan her varlığa, hatta eşyaya dahî şefkat ve merhametle muamele edecek bir toplum oluşturdu. Hem maddi hem manevi açıdan arındırdı onları. Çıkarcılığı, çapulculuğu ve fırsatçılığı revaçta olan bir topluma, kendisi için istediğini, kardeşi için de istemeyi, diğerkâmlığı ve kardeşliği öğretti. Komşusu aç iken tok gezilemeyeceğini gösterdi. Dürüstlüğü, güvenilirliği, aldatmamayı, helal kazancı, alın terini, hak ve hukuku, hakkaniyeti, eşitlik ve adaleti öğretti. İyiliği, güzelliği, hayrı, ahlâkı, samimiyeti, olgunluğu, takvayı gösterdi.

Kıymetli Kardeşlerim!

Sevgili Peygamberimiz, insanlara hizmette emanet ve mesuliyet bilincini, liyakati getirdi. İffetli ve ahlaklı bir toplum kurdu. İlim ve hikmete, hak ve hakikate, bilgi ve öğrenmeye âşık örnek bir nesil yetiştirdi. Fakirler, sahipsiz olmadıklarını; güçsüzler kimsesiz kalmadıklarını hep O’ndan, O’nun uygulamalarından öğrendi. Kısacası onlara temiz bir toplumun nasıl oluşması gerektiğini göstererek insan onurunu, insanca yaşamı, Müslümanlığı ve medeniyeti gösterdi.

Aziz kardeşlerim!

Bugün bizim için de bir hicret söz konusudur. Fakat bu hicret sadece göç edecek yer ve yurt aramak değil; her durumda daha iyinin, daha güzelin peşinde koşmak, İslâm’ı daha bir samimiyet içinde yaşamaya çalışmaktır. Hicret işte bu yolculuğun adıdır. Hz. İbrahim’in dediği gibi, hepimiz Rabbimize hicret etmekteyiz.[1] Geçici olan bu dünyadan, ebedi olan gerçek âleme doğru göç etmekteyiz. Buradaki hicret, Sevgili Peygamberimizin buyurduğu gibi, Allah’ın yasaklarını terk etmektir.[2]

Ne mutlu hicret edenlere!

Ne mutlu yüreklerinde hicret ruhunu taşıyanlara!



[1] Ankebût, 29/26.

[2] Buhârî, İmân 4.

 

Hazırlayan: Diyanet İşleri Başkanlığı



1935 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
RESMİ İLANLAR
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.440034.5781
Euro35.959736.1038
Hava Durumu
Saat
Site Haritası