MEHMET SARMIŞ
mehmetsarmis@gmail.com
YA BİZDENSİN YA DA…
29/04/2015 Obama’dan önceki ABD Başkanı G.
Bush, Irak’ın işgali sırasında “Ya bizdensiniz ya da düşmanımızsınız” diyerek
dünya ülkelerini tehdit etmiş ve kendi yanlarında olmaya zorlamıştı. Bu anlayış, aslında sadece uluslararası siyasette değil,
toplumsal hayatın her alanında yürürlükte ve gittikçe daha baskın bir biçimde
uygulanıyor. Maalesef adalet mülkün(devletin) temelidir diyen, insanlar arası
ilişkide hakkı, hukuku ve adaleti birinci öncelik olarak gören/görmesi gereken
dindar kesimlerde de revaçta. Siyasi hayattan cemaate hayatına, toplumsal ilişkilerden
iş ve arkadaş ilişkilerine kadar her yerde açıkça “ya bizdensin/bendensin ya da
karşımdasın/düşmanımsın” deniliyor; bazen açıkça denilmese de sezdiriliyor ya
da uygulamalar bu yönde oluyor. Peki, nasıl anlayacağız bu sözü? Önce “biz ve onlar” diye iki taraf belirleniyor. Beyaz ve
siyah kadar keskin bir ayrım söz konusu; ara tonlar yok. Sonra da “tarafını
seç” deniliyor, dayatılıyor. Bir de üzerinde düşünülmeden doğru kabul edilen
bir ön kabul var, adeta slogana dönüştürülmüş: “Bitaraf olan bertaraf olur.”
Yani objektif/tarafsız olmak diye bir şey olamaz; böyle bir şeyin peşine
düşenler ayakaltına gider, bir değeri olmaz, kaybeder, perişan olur. Eğer bizden/benden olmayı seçtiysen, bizim doğru
dediklerimize doğru, yanlış dediklerimize yanlış diyeceksin. Her yaptığımızı
iyi, doğru, güzel, yararlı kabul edeceksin. En ufak bir eleştiride
bulunmayacaksın, bulunmak ne kelime ima bile etmeyeceksin. O da yetmez, her
yaptığımızı, her sözümüzü canı gönülden savunacaksın. Gerekirse mızrağı çuvala
sığdıracaksın, habbeyi kubbe yapacaksın. Savunmak da yetmez gerçekleşmesi için
çalışacaksın. Bütün bunlar da yetmez. Karşı tarafın/tarafların her sözüne
karşı çıkacaksın. Hiçbir eleştirisini kabul etmeyeceksin. “Acaba” diye
sormayacaksın bile; çünkü sorgulamaya başlarsan aklın kayabilir, kafan
karışabilir. Sadece
bizim gazetelerimizi, dergilerimizi ve kitaplarımızı okuyacaksın; bizim televizyonlarımızı
izleyeceksin; bizim sohbetlerimize gelecek, zinhar başkalarına gitmeyeceksin;
yardımlarını sadece bizim gösterdiğimiz yerlere yapacaksın; bizim dediğimiz
partiye oy vereceksin, bizim istediğimiz derneğe, vakfa, sendikaya üye
olacaksın, bizim gösterdiğimiz yerden alış veriş yapacaksın… Uzayıp gidiyor. “Ya
arkadaşım, abim, başkanım, müdürüm, büyüğüm, sevdiğim, saydığım, senin/sizin bir sürü iyi, güzel, doğru,
yararlı sözleriniz, işleriniz var; ben de sizdenim, sizi seviyorum,
destekliyorum. Ama bak şunlar şunlar benim aklıma yatmıyor, inancımıza uymuyor,
adalete sığmıyor, yani haksızlık/zulüm oluyor; bunları oturup konuşmamız lazım.
Filancalar da inançlı, namazında niyazında insanlar; Allah bizi birbirimize
kardeş yapmış; yanlışları olabilir ama bir sürü de doğruları var; eleştirelim
ama her şeylerine karşı çıkmayalım, düşman olmayalım. Birbirimizin doğrularını
destekleyelim, güç birliği yapalım. Bak esas düşmanlarımızın eline fırsat geçse
aramızdaki renk tonlarına bakmaz hepimizi yok etmeye çalışır. Yapmayın,
etmeyin, onlar da yapmasın ama biz de yapmayalım böyle…” Diyemiyorsun,
dedirtmiyorlar, denilmesine tahammül edemiyorlar. Demen durumunda rahatsız
oluyorlar, soğuk davranıyorlar ve nihayetinde dışlıyor, dahası yanlarında
kalanları sağlamlaştırmak ve gözlerini korkutmak için bir şeylerle de
yaftalamaktan geri durmuyorlar. Böyle
düşünenlere sormak lazım: Eğer
kullanmayacaksak aklımızın ne önemi var. Allah niçin bize ısrarla akletmemizi,
düşünmememizi emrediyor? “Aklı olmayanın dini de yoktur” diyen Allah’ın
Resulünü nasıl anlayacağız? Eğer
her şeye hep birileri karar verecekse istişare niçin emredilmiş? Dünyanın
en seçkin topluluğu olan sahabe bile vahiy dışındaki konularda Allah’ın
Resulüne itiraz edebiliyorsa, vahiy almayan siz fanilere ne oluyor? Adalet
nedir? İyiliği
emretmek, kötülüğü nehyetmek nasıl olacak? Birbirimize
hakkı tavsiye etmek ne demek? Bir
kötülük gördüğümüz zaman onu elimizle, dilimizle düzeltmekten ne anlayacağız? Yahu arkadaş eleştirilerimiz bir art niyete dayanmıyor,
iyi niyetliyiz. Biz de kuluz ve Allah’ın imtihanına tabiyiz. Sizin
vaadleriniz ancak bu dünya için geçerli olabilir, Hesap Gününde bir işe
yaramaz. Hesabımızı yalnız vereceğiz. Biz de Allah’ın rızası peşindeyiz. Ve eğer düşünürsen, bizim eleştirilerimiz senin de/sizin
de iyiliği için… Bir bilsen… |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
KURTULUŞUN 100. YIL HAZIRLIKLARI - 07/08/2019 |
KURTULUŞUN 100. YIL HAZIRLIKLARI |
BİR ACAYİP GENÇLİK - 27/05/2015 |
BİR ACAYİP GENÇLİK |
KENAN EVREN ÖLDÜ, ADI YAŞIYOR - 14/05/2015 |
KENAN EVREN ÖLDÜ, ADI YAŞIYOR |
ÖLÜME ÖVGÜ - 06/05/2015 |
ÖLÜME ÖVGÜ |
YENİ BİR FIRSAT - 21/04/2015 |
YENİ BİR FIRSAT |
DEVLETİN MALI NEDİR? - 08/04/2015 |
DEVLETİN MALI NEDİR? |
GÜZEL ÖRNEKLER DE VAR - 02/04/2015 |
GÜZEL ÖRNEKLER DE VAR |
BİZ’İ ANLATMAYA DEVAM - 30/03/2015 |
BİZ’İ ANLATMAYA DEVAM |
YA, ALLAH BAŞARAMADINIZ DERSE… - 20/03/2015 |
YA, ALLAH BAŞARAMADINIZ DERSE… |
Devamı |