• https://www.facebook.com/Viran%C5%9Fehir-Bizim-Gazete-1269353489770245
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=05336770791
  • https://twitter.com/bizimgazete63
  • https://z-p15.www.instagram.com/viransehirbizimgazete63/
  • https://www.youtube.com/channel/UC_BshBmcwBr1dd-R9Obx0ag
Üyelik Girişi
TAZİYELER

TAZİYELER:



 

 

Nöbetçi Eczaneler

Perşembe


 

  

Cuma

 

 

Cumartesi

 

 

Pazar

 

 

Pazartesi

 

 

Salı

 

 

Çarşamba


 


Nöbetçi Eczane Listesi Kaynağı: Ş.Urfa Eczacılar Odası
Takvim
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi20
Bugün Toplam1096
Toplam Ziyaret13005697
FETHİ GÜZELSES
fethi_gses@hotmail.com
BÖLGEDE OYNANAN OYUNLAR
01/07/2015

         İslam aleminin güçlü olduğu dönemlerde Batılı devletler, kendi aralarında savaş halindeydi. İngiltere ve Fransa arasındaki yüzyıl savaşları, Protestan ve Katolik çatışması olan ‘’otuz yıl savaşları’’ bunun iki önemli örneğidir. Osmanlı’nın yıkılışından hemen önce başlayan 1. Dünya Savaşı da Batlıların kendi aralarında yapmış olduğu savaşlardan biridir. Ama daha sonra Osmanlı’nın içindeki İttihat ve Terakkiciler, Osmanlı’yı da bu savaşın içine çekerek koca bir ümmetin paramparça olmasına planlı bir şekilde ön ayak oldular.

         Bu tarihten sonra ümmet anlayışının yerine; ulusalcılık fikri enjekte edilerek ilk etapta ümmet, küçük devletçiklere bölündü, sonra da bu devletçiklerin başına Batı’nın projelerini uygulayan krallar, imtiyazlı aileler ve diktatörler getirilerek Müslüman halklar, kontrol altında tutuldu, sosyal ve demografik yapı bu projelere uygun bir şekilde dizayn edildi. Bu olayların ardından başlayan 2. Dünya Savaşı da Batılı devletler arasında meydana geldi. Ama bütün bu savaşlardan sonra Batı, kendi arasında savaş vermesine rağmen; Birleşmiş Milletler’i ve NATO’yu kurarak birlik ve dirliğini sağladı.

        Batı’da bunlar olurken İslam aleminde ise, acı ve gözyaşı devam etti. Ümmetin parçalanmasına göz yumup seyirci kalanlar, zannediyorlardı ki –bugünlerde olduğu gibi- her ulus kendi devletini kurup yönetse, her şey daha iyi olacak. Fakat bu bir projeydi ve bu proje sahipleri, ulus devletler kurulduktan sonra da bu devletleri kendi haline bırakmadı taa günümüze kadar. Bu devletlerin atacağı her adımı Batı, entrikalarla başa getirdiği ‘’otoriter yöneticilerle’’ kontrol etmeye devam etti. Kendi kendimizi yönetiriz diye düşünen Müslüman halklar, Batı’dan ithal kanunlarla ve bu kanunların uygulayıcısı diktatörlerin istibdat dolu uygulamalrıyla karşı karşıya kaldı. Son dönemlerde seçimlerle ve halk kıyamlarıyla zor durumda kalan diktatörler ve onların fikir babaları olan Batılı güçler, ‘’bu topraklar bana yar olmayacaksa size de yar olmayacaktır’’ mantığıyla, üzerinde yaşadığımız bu topraklarda herkesi ‘’birbiriyle çatışır’’ hale getirdi.

          Şu an; özelde Ortadoğu’da, genelde ise tüm İslam aleminde başını ABD ve İsrail’in çektiği, bir Haçlı projesinin uygulandığı inancındayız. Ortadoğu’da yılların birikimi olan ideolojik ve siyasi çatışmanın ortaya çıkardığı grupları iyi analiz eden Batı, projelerine hizmet eden çatışmaları körükleyerek bu topraklarda ‘’huzurun bir daha gelmemek üzere’’ gitmesini hedeflemektedir.

          Bu projeye bilerek yada bilmeyerek koltuk değneği olanlar bilmeliler ki; bu ateş çemberinden ‘’bir istikrar ve huzur ‘’ çıkmaz. Bu ateş çemberinden; bu ateşi yakan, bu ateşi körükleyen kişilere sığınarak kurtulmamız imkansızdır. Geçmişte Osmanlı’dan kopup ‘’huzur ve sükuneti bulacağını zanneden’’ Ürdün, Libya, Mısır, Tunus, Irak, Suriye … ve diğer ülkelerden ders almamız gerekmez mi?

        Her tarafı saran bu fitne ortamından; ‘’benim ırkım, benim toprağım, benim anlayışım’’ mantığıyla hareket ederek, ‘’ucuz bir pazarlık ve günü birlik bir hesap’’ yaparak selamete çıkmamız mümkün değildir. Yürütülen projenin, tüm İslam alemine yönelik bir proje olduğunu ve amacının tüm Müslüman halkları bitirmek olduğunu kabul etmeyen her kim olursa olsun; bu kaos ortamından kısa vadede bir kazanç elde edecek gibi görünse de uzun vadede büyük bir hüsran ile karşı karşıya kalacaktır. Beyaz öküzün, tarladaki diğer öküzleri bir bir öldürüp hedefine ulaşmak için kullandığı yöntemin, uzun vadede tüm gruplar için uygulanacağını şimdiden görmemiz gerekir.

         Sınırımıza kadar uzanan olaylar, ülkemizi de bu savaşın içine çekmeye ayarlanmış bir bomba gibi görünüyor. Suriye’de olan olaylardan Türkiye’yi sorumlu tutma çabaları, Suriyeli muhacirler üzerinden siyasi istikrarı bozma gayretleri, ülke yönetiminde olanların muhafazakar görüşlerini İŞİD ile ilişkilendirme senaryoları; ‘’Türkiye’yi de bu savaşın içine çekme projesinin’’ birer ayağıdır. İçerde ve dışarıda; ‘’radikal unsurlar besleniyormuş havası oluşturuluyor imajına’’ karşı yapılan onca açıklama, ‘’seni görmek istediğim gibisin’’ bakış açısında olanların, fikir ve düşüncesini hiç mi hiç değiştirmeye yetmiyor. Yetmiyor, çünkü amaç farklı. Amaç; bir şekilde Türkiye’yi de bu ateşin içinde yanan bir odun olarak kullanmak.

          İslam’a hizmet, İslam yolunda cihad adı altında; ‘’İslam’ın cihad fıkhı’’ ile uyuşmayan bir cihad anlayışına sahip taşeron örgütler üzerinden, maksatlı bir şekilde ‘’İslam’ı ve Müslümanları itham etmek’’ uygulanan projenin farklı bir ayağı. Bu örgütlerin fikir ve eylemlerinin başta Dünya Alimler Birliği tarafından lanetlenmesi, sonra da İslami çalışmalar yürüten cemaat ve oluşumlar tarafından bu fikrin desteklenmesi bile; Müslümanların bu ithamdan kurtulmasına yetmiyor. Çünkü amaç; İslam’ı ve İslam’ın zaferi için çalışan Müslümanları yok etmektir. İŞİD’i terör örgütü olarak gören ABD, hava saldırılarıyla onlara karşı mücadele verirken; içimizdeki maşaların eliyle de İŞİD’i bir terör örgütü olarak gören Yusuf El Kardavi’yi idama mahkum ederek asıl amacının ‘’İslam’ı yok etmek’’ olduğunu ortaya koyuyor. Anlayacağınız, Müslümanlar hem terör örgütlerinin hem de ABD ve Siyonizm’in tehdidi altındadır. Şu an Müslümanlar; terör örgütlerine ‘’sen teröristsin’’ dediği için bu örgüt ve örgütlerce vuruluyor, ABD ve Siyonizm’in hesabına gelen bir İslam anlayışına ‘’hayır!’’ dediği için de Haçlılarca katlediliyor. Oynanan ve Müslümanlarca görülmesini istediğimiz oyun, işte budur.

        Müslüman halkları yöneten liderlerin nifak kokan eylemlerine, yalan ve algı yönetimi üzerine inşa edilen haberlerine karşı uyanık olup ‘’İslam kardeşliği’’ ekseninde hareket etmekten başka bir kurtuluş yolu yoktur. Dışardan filolarla, üslerle ümmeti çepeçevre kuşatmış olan Haçlı zihniyetinin başarısızlığa uğratılması ancak ’’İslam kardeşliğini’’ kuşanmakla mümkün olacaktır.  

(Alıntı) 

 

 



2412 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ABONE OLMAK GÖNÜL İŞİ - 07/01/2020
ABONE OLMAK GÖNÜL İŞİ
DEZENFEKTE - 19/11/2019
DEZENFEKTE
KISSADAN HİSSE VE 10. YIL DAVETİMİZ - 09/10/2019
KISSADAN HİSSE VE 10. YIL DAVETİMİZ
10. YILIMIZA YAKLAŞIRKEN - 02/10/2019
10. YILIMIZA YAKLAŞIRKEN
Özde mi Sözde mi? - 22/05/2018
Özde mi Sözde mi?
OLMASI GEREKEN OLMALIDIR - 05/08/2017
OLMASI GEREKEN OLMALIDIR
Ne Olacak Bu Viranşehir'in Hali? - 03/03/2016
Ne Olacak Bu Viranşehir'in Hali?
Viranşehirli Olmak - 03/02/2016
Viranşehirli Olmak
4444 Defa Teşekkürler - 27/01/2016
4444 Defa Teşekkürler
 Devamı
RESMİ İLANLAR
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.425434.5633
Euro36.250536.3957
Hava Durumu
Saat
Site Haritası