Meşhur fıkrayla başlayalım. Kış mevsimi, soğuk ve ayaz bir günün sabahında, yolcu köye yaklaşırken ta uzaktan köyün kocaman ve azgın köpekleri havlayarak kendisine doğru koştururlar. Yolcu hemen eğilip yerdeki taşlardan almak için hamle yapar. Ancak elini attığı taşlar ayazda yere kaynak olmuş gibidir. Tüm çabasına rağmen gelen itleri korkutup caydıracak bir tane taş dahi alamaz. Derinden bir iç çekerek tarihi sözünü söyler: “Eyvah ne kahpe memleket. İtleri salmışlar, taşları bağlamışlar.”

         Şimdi memleketin yerine dünyayı koyduğumuzda nasılda oturuyor. Maalesef şu an dünyanın hali tam da böyle… NE KAHPE DÜNYA İTLERİ SALMIŞLAR TAŞLARI BAĞLAMIŞLAR. Beşşarlar, krallar, emirler, fanatik şiiler, putinler, obamalar, sisiler, darbeciler, tağutlar, belamlar, ABD ler, AB ler, BM ler kısaca tüm azgın ve kuduz itler salınmış, taşlar ise bağlanmış…

         Suriye’de üç yıldır yarım milyondan fazla insan katledilmiş… Ülke insanın yarısı yerinden yurdundan olmuş… Üçte biri ülkesini terketmiş, oraya buraya sığınmış… Önümüz kış bu insanlar ne yapacaklar. Katliamlar başladığı günden beri dünyada söz hakkını kendinde gören BM (Birleşmiş Zalimler Merkezi) havanda su döğmeye devam ediyor. 5 200 den büyüktür demeye devam ediyor. Daimi üyelerden biri nah dedi mi bitmiştir. Bu beş daimi ülkeden birinin Müslümanların maslahatına uygun karar vermesini beklersek daha çok bekleriz. Kıyamete kadar…

         Şimdiye kadar dünyanın jandarmalığını yapan katil ABD, Suriye’ye sıra gelince jandarmalıktan caydı. Tabi bu cayma, çıkar ve menfaatine uygun bir müdahale zamanına kadardır. Nitekim İngiltere’yle beraber Somali’ye müdahale etmesi, Suriye katliamın tam ortasında başlamıştı ve hala devam ediyor.

         Dolayısıyla küfür tek millettir” gerçeği bir kere daha tahakkuk etmiştir. Garip olan kâfirlerin; kalleşlikleri, döneklikleri, zulümleri, işgalleri, katliamları, sömürüleri değil. Asıl garip olan, biz müminlerin bir türlü uyanmayışımız, ayılmayışımız, dost ve düşmanımızı yeterince kavramayışımızdır. “Darda kalanların, kendisine yalvardıkları zaman duasını kabul edenve onları sıkıntıdan kurtaran kim?” (Nemlsûresi 27/62)

Hani şiarımız olan hadisler: “Müminin ferasetinden korkun. Çünkü o, Allah (cc) ın nuruyla bakar.” “Mü’min bir delikten iki defa ısırılmaz.”Biz kendimizi bilyoruz bileli kafirlerin, münafıklların ve zalimlerin delikllerinden mütemadiyen ısırılıyoruz. Ancak bir türlü elimizi ayağımızı bu deliklerden çekmiyoruz.

         Kur'an ve sünnetten nice naslar vela-bera / dost- düşman konusunda bizi uyarmıyor mu? Neden kâfirlerin ve zalimlerin ağızlarından çıkacak demeçler yerine, neden vahye kulak vermiyoruz.

         “Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar.” (Ali İmran 3/100)

         “Mü’minler, mü’minleri bırakıp inkârcıları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği kalmaz. Ancak onlardan (gelebilecek tehlikeden) korunmanız başkadır. Allah, asıl sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Çünkü dönüş Allah’adır.” (Ali İmran 3/28)

         “Ey inananlar! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.” (Maide 5/51)

         Bu yazımın başlığını, “Suriye kayyuma devredilsin” diye atmayı düşünmüştüm. Suriye konusunda ayak sürüyen dünyanın efendilerine! birçıkar yol teklifi olsunhani…Onlar bir türlü çare bulamıyorlar ya! Teklifim de şöyle olacaktı. İki taraftan da Suriye’ye dışardan giren her kes çıksın. Zalim Beşşar diktatörlüğü lağvedilsin. Birleşmiş milletlerin tayin edece bir kayyum tarafından özgürce bir seçimle Suriye halkı kendi idarecilerini seçsin.

         Sonra hemen bu fikrimden vazgeçtim. Bir asra yakındır İslam âleminin başına çöreklenenler zaten onların atadıkları kayyumlar değil mi? Saddam, Kaddafi, hüsnü, Beşşar,Zeynelabidin, bin Ali, Krallar, emirler vs… kısaca bundan böyle ümmet başının çaresine bakacak başka çare yok…

         Düzeltme: Bir önceki yazı başlığımı yanlış anlaşılmaya açık atmışım. Yazımın içeriği kısaca, haccı boykot etmek değil mali boykotu genelleyerek gündemimizde tutmak şeklindedir. Bu gün boykotun imkânı da faydası da yok maalesef… Düzeltir, okuyucu kardeşlerimden özür dilerim.Sübhaneke… Bihamdike… Vesteğfiruke… mozkilinc@hotmail.com