Herhangi bir ibadetin hakkının verilmesi için, hem fiziki hem de ruhi olarak hakkının verilmesi gerektiği malum… Özellikle hac ve umredeyse bu iki şartın yanında zihnimizi meşgul edecek tüm meşgalelerden de uzak durmamız gerekir. Hac ve umre gibi önemli ibadetlerin her saniyesi büyük fırsatlardır. Dolayısıyla en verimli bir şekilde değerlendirilmesi gerekir. Zihni meşgul edip ibadetimize halel getiren bazı konulara bir önceki yazımızda değinmiştik. Dünyalıklarla mümkün mertebe meşgul olmamak… Mümkün olduğunca daha çok vaktimizi haremde geçirmek… Haremde de memleket sohbetleriyle, hatta dedikodu kabilinden konuşmalarla değil, namaz, Kur'an, tefekkür, Beytullah’ı temaşa gibi ibadetlerle meşgul olma… tabi mümkün mertebe Müslümanlarla tanışma, dertleşme, ümmetin dert ve sorunlarını konuşmak ayrıca gereklidir.

Çarşı Pazar işleri

         Hac ve umre ibadetlerine halel getiren bir konu da çarşı Pazar işleriyle meşguliyettir. Nice hacı ve umreciler, saatlerce çarşı ve pazarda dolaşarak vakit öldürebilmektedirler. Hâlbuki alınacak eşyaların çok daha iyisini ve daha uygun şartlarda kendi memleketimizden almak mümkün. Giyim kuşam malzemesi genelde Çin malı... Oyuncak ve elektronik cihazlar da öyle. Diğer birçok konuda da durum farklı değil. Çin malının hem de en ıskarta olanını hicaz bölgesinden almak onu değerli kılmıyor.

         Bundan 30-40 yıl önce özellikle elektronik eşya olmak üzere bazı mallar, Türkiye’ye göre hesaplıydı. Ancak şu anda arada pek fark kalmadığı gibi, Türkiye’deki mal daha kaliteli ve hesaplı olabiliyor. Boş yere hamallık yapmanın yanında aldığımız eşyaların bir kısmının da kazaya uğraması ihtimali var… Kısaca tüm bunları hesap ettiğimizde çarşı Pazarda geçirilen vakitler maddi manevi zarardır.

         Ama en büyük zarar ise maddi zararlarla kıyası mümkün olmayan manevi zarardır. Her anı taat ibadetle değerlendirilmesi gereken bu anlar değerlidir, kaybedilmemelidir. Haremde işlenen her salih amelin, Allah (cc) katında yüz bin kat olduğunu asla unutmayalım. Böyle bir katlanma buradan başka bir yerde yok. Cıncık boncuk. Elektronik cihaz, oyuncak vs. tüm eşyayı her yerde istediğiniz zaman bulabilirsiniz. Ama her hayırlı amelinizin yüz bin kat katlanması sadece burada var, başka bir yerde yok.

         Şöyle sakin bir kafayla düşünün… Kıldığınız bir günlük namaz, yüz bin günlük namaz olarak karşılık görecek. 100 000 bölü 365 =274 yıllık namaza eşdeğer… Bir gün nafile oruç yüz bin gün nafile oruç değerinde. Birde ramazan umresinde burada olup, bir gün ramazan oruç tutuğunuzda 100 000 / 30 = 3333 yıllık oruca eşdeğer… Ramazanın tamamını burada tutup bunu otuzla çarptığımızda 99 990 yıllık oruç etmektedir. Bir cüz Kur'an da aynı oruç hesabından 3333 hatim yapmaya eşdeğer... Burada bir hatim yüz bin hatim hükmünde. Sair ibadetleri de siz hesaplayın; bir saat tefekkür, bir “istiğfar” bir “Suphanallah” bir “Elhamdülillah” bir “Allahu Ekber” bir “Lê ilêhe illellah” bir “Dua” bir “Şükür” bir “Sadaka” bir “İyiliği emir” bir “Kötülükten sakındırma” vs…

Otel televizyon vs.

         Hacı ve umreciyi bu büyük hayırlardan alıkoyan bir tuzak da otellerde zaman öldürme… Bunun en hafifi, dinlenmeyi tembellik derecesine vardırmaktır. Ama birde televizyon ve internetle meşguliyetler var ki büyük hüsran… TV ve netinmeşru işlerde kullanılması elbette müstesnadır. Ancak bunun dahi zaruri ihtiyacı aşmaması gerekir. Çünkü teknoloji meşru işlerde kullanılırken dahi insanı ciddi manada meşgul edebilmektedir. Hele bir de erkeklerde futbol sevdası, bayanlarda pembe dizi aşkı tutar da otellerde bu işlere bulaşılırsa yandı gülüm keten helva.

         İstirahatse bunu pekâlâ haremde yapmak mümkündür. Hele öğle ikindi arası bir-iki saat kaylule yapan kişi, gece de 3-4 saatlik bir istirahatle yetinebilir. Gerisini gece namazı da dâhil tamamen haremde değerlendirmek mümkündür. Özellikle buradaki zamanın değerini kavrayan bir insana, bu çok rahat gelecek ve çok huzur verecektir. Kaldı ki haremde gecelemek de mümkündür. Haremdeki uyku insanı çok daha dinlendiriyor. Ancak böyle yapacaksanız klima soğuğuna maruz kalamayacak bir yer bulmak zorundasınız. Nitekim buraları yeterince değerlendirmenin bir diğer şartı da sağlığı korumak, hasta olmamaya dikkat etmektir.

         Rabbini tanıyan, İslam’ı bilen, Resulullah (sav) ve Ashabı Kiram (Rıdvanullahi aleyhim ecmain) ın hayatından haberdar olan bir Müslümanın hiçbir zaman malaya’niye ayıracak zamanı olamaz. Şüpheliden de öte nice haramları içeren işlere zaten bulaşamaz. Ancak haremeynde çok daha dikkatli olmak zorundadır. Burada her hayır yüz bin kat katlanıyor. Ya buradaki günahlar da katlanırsa… evet, naslarda öyle bir tehlike geçmiyor ama yine de dikkatli olmak gerekir.

         Hülasa buralardaki vakitlerimizi ganimet bilip abur cubur işlerle öldürmeme dolu dolu taat ve ibadetlerle değerlendirmek, hep önceliğimiz olsun. Hac ve umrelerimiz makbul ve mebrur olsun. Amin… mozkilinc@hotmail.com