Risaleyi nur, benim ilk göz ağrımdır. İlkokuldan bir yıl sonra “yazıcı” abilerle tanıştım ve bir yılı yatılı olmak üzere üç yıl risaleyi nurları Osmanlıca orijinalinden yazdım. Risaleyi nurlar ilhamla yazılmıştır ve her açıdan kâfi ve vafidir gibi bir taassup elbette yanlıştır. Tartışmasız tek kaynak, Kur'an ve sahih sünnettir. Bu iki kaynak dışındaki tüm görüş, ictihad, kitap ve fikirler, bu kaynaklarla ölçülür. Kur'an ve sünnete uygun olan makbul, aykırı olan merduttur.

Ancak Üstad Bediu-z zaman (rh.a) ın eserleri özellikle hakaiki imaniye / iman hakikatlerine çok farklı ufuklar açtığı göz ardı edilemes. Özellikle boşevizm ve ateizmin dünyayı kasıp kavurduğu bir dönemde çok büyük bir boşluk doldurmuş ve büyük hayırlara vesile olmuştur.

Ne yazık ki şuan risaleyi nur şakirtliği iddiasında olan gruplardan en büyüğü, risalelerin ruhuna ters düşecek nice icraatlara imza atmaktadır. İki büyük grup yıllarca İslam’a ve Müslümanlara her tür hakaret ve hainliği reva gören siyasi partilere payanda oldular. Öyle ki Müslüman siyasetçilere, “yeşil komünist” diyecek kadar ileri mesafeli durdular ve hala da durmaktadırlar. Son dershaneler üzerinden koparılan fırtınalar, eski siyasi mecralarına dönüş için bahane arama görünümü veriyor.

Geçmişte değişik “İslamcı” çevreler, İslam’ın çok özel bazı ıstılahlarını lekeledi, karaladılar. “İhlas” “Hizbullah” “Vasat” “Selef” “Mustad’af” vb. ıstılahları artık rahatlıkla kullanılamıyor. Çünkü bu mana yüklü ıstılahlar, yanlışlıkların parolası halini aldı. Korkarım son günlerdeki yanlışlar, “Hizmet, Cemaat, “Hoca efendi” hatta “Nur ve Işık gibi ıstılahları dahi karartmaktadır.

“dinler arası diyalog” “papaya mektup sunumu” “Yahudi ve haçlılara yaltaklanmalar” dönemi başlayalı, hizmet çok bulanık bir hal aldı. “hizmet erleri” ilamın temel ilkelerinin tam tersine “kafirlere karşı oldukça munis, sevecen, Müslümanlara karşıysa oldukça haşin oldular. Öyle ki bazı “hizmetler”in kime hizmet olduğu şaibelidir. Zira bir kısmı net olarak Yahudi ve haçlıların ekmeğine yağ, değirmenlerine su olmaktadır.

Üstad Bediu-z zaman (rh.a) ın şu tarihi sözünü ne iyi risaleyi nur şakirtleri bilir. “ONU BULAN NEYİ KAYBETMİŞ, ONU KAYBEDEN NEYİ NULMUŞ?” Yıllarca üstadın risalelerini istismar eden “HİZMET” hareketi, risaleleri  “ılımlı İslam” mimarının kitaplarıyla değiştirince ne hale geldi. Kur'an ve sünnet ruhuna göre de, üstad Bediu-z zamanın risalelerine göre de böyle devam ederse, “hizmet HEZİMETe dönüşmüş olmaktadır.

Üstadın net ifadesiyle: “Allah (cc) ın rızasını kaybeden, bu fani âlemin tüm fani değerlerini kazansa da boştur. Ama kişi Allah (cc) ın rızasını, cennet ve cemalini kazandıktan sonra, tüm fani değerleri kaybetse de hiçbir şey kaybetmiş değildir. İngilizce dilini ve Türkçe şarkı türküleri dünyaya yaymak ne derece İslam’a hizmettir. Şöyle veya böyle İslam’a hizmet için çaba sarf eden siyasetçilerle dalaşmak neden? Kime hizmet?

Hizmet bünyesindeki emekçi kardeşlerim hangi safta durduklarına hiç bakıyorlar mı? safhasafha hizmeti hezimete dönüştüren üst tabaka, şu anki görüntüsüyle mazlumların değil, zalimlerin safındadır. Doğan medyası yanı mazlumların safı değildir... Kimin tarafında durduğu artık malum olan gazetelerin yanı mazlumların safı değil… iftar sofralarına davet edilen papaz ve hahamların yanı mazlumların safı değil… sisivb cuntacıların yanı mazlumların safı değil… Ilımlıİslam telkin eden Siyonist-Haçlı ittifakının safı mazlumların safı değil. ABD’nin yanı mazlumların safı değil… İsrail’in ve Yahudi lobilerinin yanı mazlumların safı hiç değildir.

Karınca minik ağzıyla taşıdığı su zerresiyle, Nemrudun ateşine karşı hiçbir şey yapamaz. Ancak Nemrutların karşısında ve İbrahimlerin safında olduğunu tescillemiş olur. Dolayısıyla gerçekten hizmete sevdalı olan Müslümanlar hezimete düşmek istemiyorlarsa hizmet saflarını netleşmelidirler.Sübhaneke… Bihamdike… Vesteğfiruke… mozkilincweb@gmail.com