Bir soruyla başlayayım. Neden kimi cemaatler, meşrepler, gruplar ve özellikle tarikatlar ümmetin dertleriyle dertlenmezler. Arada bir sadece ilgileniyormuş gibi görünürler. Bahsettiğim bu çevreler Türkiye’de İslami çalışmaların! Yüzde doksanı değilse de seksenini oluştururlar. Yani islami çalışma içinde görünen, kendi çapında insanlara bir şeyler öğretmeye çalışan (öğretileri mümkün olduğunca suya sabuna dokunmayan yönlerdir.) bu çevreler, aslında ciddi miktarda vatan evladını manipüle ediyor, hedef saptırıyor, iğdiş ediyor, özünü emiyor posa haline getiriyor.

Bir asra yakındır, İslam diyarında yangın var, işgal var, talan var, katliam var, maddi manevi kaynaklarının hortumlanması var, var da var… Ama ümmetin tüm bu dertlerini çok az insan kendi derdi gibi algılayıp ilgilenmektedir. Özellikle şu an Mısır, Suriye, arakan ve orta Afrika’da olan biteneler, kan donduracak cinsten...

Ancak Türkiye ve dünyada Müslüman! Kalabalıkların büyük bir kısmı üç maymunları oynuyor. Ne çocukların çığlıkları, ne annelerin feryatları, ne toz duman bulutları, ne barut kokuları, ne kızıl kanlar, ne gözyaşları onları harekete geçirmiyor. Neredeyse tık yok. Neden?

Hatta büyük ihtimalle bu çevreler vicdanlarının sesini bastıracak epey gerekçeler üretiyor, buluyor veya bulduruluyorlar. Hatta bu çevreler ümmetin tüm bu dertleriyle dertlenmeyi fitne, dertlenenleri de fitneci olarak görüyorlar. Ya da kendilerine öyle gösteriliyor.

Eh, delil de hazır.

“Fitne katlden de eşed/daha ağır bir günahtır.” Mealli ayetler…“fitne uykudadır, onu uyandırana lanet olsun” mealli hadisler… vs. “O kâfirleri nerede bulursanız öldürün, onlar sizi Mekke’den çıkardıkları gibi, siz de onları oradan çıkarın. Onların şirk (Allah’a ortak koşma) fitneleri, katilden daha kötüdür. Onlar, Mescid-i Harâm’da sizinle döğüşmedikçe, siz de orada kendileriyle savaşmayın. Fakat orada sizi öldürürlerse, siz de onları öldürün; kâfirlerin cezası böyledir.” (Bakara 2/191) Aslında bu ayet fitneci Müslümanlara karşı fitne çıkaran müşrikler için inmiştir. Ama olsun onlar, başını sonunu kırparak kendi tezlerine uygun hale getirirler. Bektaşi misali…

En az on yıl önceydi pensilvanya örgütünün ağına düşmüş 4-5 gençle bir tartışmam oldu. Gençler isot gibiydiler. Canlı heyecanlı, aktif, haris vs… ama bana kurt gibi saldıran bu gençler, ümmetin dertleri konusunda kuzudan da daha uysal sessiz, negatif idiler. Keşke bu konuda uslu uslu dursalar… Nerde… Ümmetin aleyhine geliştirilmiş tezleri kıyasıya savunuyorlardı.

İkinci intifada sonrasıydı ve konu Filistin’e geldi. Henüz Gazze/Furkan savaşı ve mavi Marmara seferi yapılmamıştı. Gençler ısrarla “Filistin’de akan kanların müsebbibi Filistinliler ve özellikle HAMAStır.” Diyorlardı. Tartışma iki saate yakın sürdü ama bir türlü ikna olmuyorlardı. Hırsızın hiç mi suçu yoktu?

Peki delil neydi? Efendim, dünyanın en gelişmiş silah, ordu, mühimmat, istihbarat vs. gücüne karşı gelinebilir mi? Hamas bile bile onca Filistinli insanları tehlikeye atıyor, onların ölümüne sebep oluyordu. Evet, bu gençler öyle inandırılmış ve ısrarla bu tezlerini savunuyorlardı. Peki böylesi milyonlarca gence bu fikirleri, kim, nasıl ve niçin verdi.? Ümmetin mazlumlarını savunması gereken bu gençler, onları savunmadıkları gibi zalimlerin safına geçmiş Siyonistleri savunma pozisyonundaydılar.

Zalimlerle mazlumlar yer değiştirmişti. İşgal edilen vatanlarını, payı mal edilen maddi manevi değerlerini savunmaya çalışan ümmetin aziz, yiğit evlatları fitneci sayılıyordu… Aman yarabbi! El iyazu billêh…

Bu gençlere, Bedirden, Uhut’tan, Haçlı savaşlarından ve İslam tarihi boyunca yapılan hak batıl savaşlarından bahsettim boş. Bu savaşlarda genellikle düşmanın maddi güçler açısından kat kat fazla olduğundan bahsettim nafile… talut ve calut kıssasını, firavun Musa (as) mücadelesini, Nemrut ve İbrahim (as) mücadelesini anlattım... Sonunda zafer hakkın ve haklının dedim… Ya da zafer olsun olmasın bizim görevimiz batıla karşı mücadele etmek değil mi falan dedim… Hepsi boş… Adam kafasını kuma gömmüş, abilerinin ve özellikle hoca efendinin! (şu pensilvanlı kâinatın imamı!) dediklerinden başka bir şeye iltifat etmiyor. Bir nevi HAŞHAŞİ…

Dedim ki “o zaman 90 yıl önce bizim ülkemiz ve özellikle Antep’i işgal eden İngiliz, Fransız gâvurlarına karşı kıyam edip, kırma teklerle, taşlarla, sopalarla mücadele eden babalarımız terörist… Gaziantep’in nüfusu 13 000 iken 6 000 şehit verilmiş. Bunlar da boşu boşuna mı ölmüşler? Dünyanın süper ordularına karşı savaşılamayacaklarını bile bile binlerce vatan evladının ölümüne sebep olmuş fitneciler öyle mi? devam edeceğiz inşallah. Sübhaneke… Bihamdike… Vesteğfiruke… mozkilincweb@gmail.com