Önce bir anı... Kıbrıs gazisi ve şu an emekli imam olan değerli ağabeyim ve dava kardeşim Süleyman Ata anlatıyor. Rum birlikleriyle karşılıklı siperlerdeydik. Siperler arası mesafe 300-500 m. Komutanlar gece karanlığında ateş yakmama, çakmak çakmama, sigara içmeme konusunda sık sık uyarıyorlar. Ancak genç ve tecrübesiz erler içinde işin vehametini kavramayanlar var… Gece karanlığında, yanı başımdaki arkadaşım, siper içinde oturur vaziyet sigarasını yaktıktan sonra ayağa kalktı, sigaradan derin bir nefes çekmişti ki, bir atışlık silah sesinden sonra yere yığılı verdi. Düşman siperde hazır nişancılardan biri, parlayan sigaraya nişan alıp atınca, arkadaşımızın, tam alnının çatına denk gelmişti. Oracıkta şehit oldu.

Evet, düşmanın atış menzilinde siperden çıkmak, ölümle eşdeğerdedir. İşin şakası yok… Ramazan boyunca zincire vurulan şeytanlar imtihan gereği, zincirden kurtulacak ve ramazanda kaybettiklerini yeniden kazanmak için çok daha yoğun mesai yapacaklar. Kılıfından çıkarılan, raflardan indirilen Kuranların, tekrar kapatılıp kaldırılması için bizi ikna etmeye çalışacaklar. Mümkünse bir sonraki ramazana kadar da açılmaması için mücadele edecekler. Camiye namaza gitmek istediğimizde yollarımıza çıkacak engellemeye çalışacaklar. Hayır, hasenatımızı engellemeye çalışacaklardır.

Namaza yeni başlayanları yenden terk etmeye zorlayacaklar. Dolayısıyla biz davetçiler sadece kendimiz ve ehlu ayalimiz değil, komşu, akraba arkadaş kısaca çevremizde elimiz yeten sesimiz ulaşan herkesten de sorumluyuz. Onların şeytan ordularına karşı savuma mekanizmaları biraz daha zayıf olur. Onlarla ilgi ve alakamızı devam ettirmeli, derse sohbete, camiye cemaate, Kuran okumaya davet etmeliyiz. Çünkü bizleri şeytan ordularından koruyacak yegâne siper kulluk kalesidir.

Taat ibadetimize ne kadar daha sıkı sarılır, ne karar daha Kuran’a İslam’a hizmete yoğunlaşırsak o kadar daha çok korunmuş oluruz. Allah cc şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Hep birden barışa girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o, apaçık düşmanınızdır.” (Bakara-2/208)

“Öyle ise andolsun ki, beni azdırmana karşılık ben de onları saptırmak için her halde Senin doğru yoluna oturacağım. Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!” (Araf- 7/16-17)

Resulullah (sav) şeytanın insanın kanına karışacak kadar sinsi olduğunu ifadeyle bizi uyarır. Bu gün böylesi hadisleri şöyle de anlayabiliriz. “şeytan, TV kanallarınıza, internet kablolarınıza, telefon hattınıza karışacak kadar sinsidir. Kısaca şeytanın aldatma yolları da, aldatma vasıtaları da gayet çoktur. Ama hamdolsun ki, ondan korunmak için de korunmak bir o kadar kolay. Şeytanlara karşı kullanacağımız silahlar, bombalar, roketler iki dudağımızın arasında… Sadece biraz gayret ve emek yeterlidir. Masraf ve külfet yok…

Sonuç itibarıyla ramazandan sonra zincirden kurtulan şeytanlara karşı daha çok korunmaya muhtacız. Şeytanlar artı mesaideyken, ibadetleri rölantiye almak, atış menzilindeyken siperi terk etmekten çok daha tehlikelidir. Kaldı ki düşman mermileri, zaten fani olan bu dünyamızı tehdit etmektedir. Ama şeytanın silahları, imanımızı, salih amellerimizi hedeflemekte ve ebedi olan ahiretimizi tehdit etmektedir.

Şu hikmetli sözleri unutmayalım. “Şeytan ordularından korunmanın yegâne yolu, Rahmanın ordusunda kadrolu asker olmaktır.” “Kulluk ve ibadet, enerji istasyonumuzdur, yeterince ve zamanında enerji almazsan yolda kalır, menzilimize ulaşamayız.” “Tehlike artınca siperler tahkim edilir. Ramazan sonrası zincirden kurtulan Şeytanların tehlikesi kat kat artmışken tedbiri gevşetmek, büyük bir tezattır.” “zincire vurulan köpekler daha azgın olur. Dolayısıyla ramazan sonrası şeytanların tehlikesi çok daha ciddidir. İman kalesine sığınmaya devam edelim, kulluk siperlerini tahkim edelim.” Selam… Dua…